ÖZ
Silivrikapı Hadım İbrahim Paşa Camii (1551) Mimar Sinan’ın Mimarbaşı olduğu dönemde inşa edilmiş tek minareli, kare planlı, kubbeli bir vezir yapısıdır. Cami, plan özellikleri dolayısıyla çeşitli araştırmalara konu olmuş, kubbesinin strüktürü açısından sekiz destekli camilerin öncüsü olarak değerlendirilmiştir. Yapının harim mekânında, duvarlardan çıkıntılı olarak yerleştirilen payeler arasında sivri kemerli derin nişler oluşmuş, bu şekilde iç mekânda kısmen de olsa bir genişleme sağlanmıştır. Kalın tutulan duvar payeleri yukarı doğru devam etmekte ve köşelerdeki tromplara oturan kubbeyi taşımaktadır. Klasik Dönem Osmanlı Mimarlığı içinde, özellikle Mimar Sinan’ın mimarbaşı olduğu ve ekolünün devam ettiği yıllardaki gelişim incelendiğinde benzer plan özelliklerine ve kubbeyi taşıyan strüktüre sahip yapılar karşımıza çıkmaktadır. Silivrikapı Hadım İbrahim Paşa Camii’ndeki duvar payelerinin oluşturduğu sekizgen şemanın kubbeyi taşıma sistemi; Kilis Canbolat Paşa Camii, Tokat Ali Paşa Camii, Diyarbakır Behram Paşa Camii, Halep Dukakinzade (Adiliye) Camii ve Halep Behram Paşa Camii’nde de görülmektedir. Bu yapılarda duvara bitişen payeler üst örtüye kadar yükselmekte ve kubbeyi taşıyan strüktürü oluşturmaktadır. Ancak alt sıra pencere hizasında bu plan tipine benzer gibi görülen ikinci bir grup yapı da ilk grup yapılarıyla karıştırılarak aynı özellikler gösterdiği zannedilmektedir. Oysa bu yapılarda duvarlara çıkıntılı olarak yerleştirilen payelerin iç mekânda oluşturduğu nişlerin üzerinde mahfil bulunmakta ve yukarıya doğru payeler devam etmemektedir. Dolayısı ile de esasında farklı plan ve iç mekân tesiri gösteren bu yapılarda (Fatih Bali Paşa Camii, Kayseri Hacı Doğan Camii ve Bağdat Abdülkadir Geylani Camii) kubbe, diğer örneklerde olduğu gibi ayakların da destek olduğu bir sistemle değil, pandantif ya da tromplarla duvarlar tarafından taşınmaktadır. Böylece, plan üzerinde aynıymış gibi görünen ancak kubbeyi taşıma strüktürleri açısından farklı olan iki varyasyon karşımıza çıkmaktadır. Bu plan tipinin XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Başkent İstanbul’da, Anadolu’da ve Osmanlı’nın hâkimiyetindeki eyalet merkezlerinde (Bağdat ve Halep) çeşitli kereler karşımıza çıkması, bir dönem uygulama olarak tercih edildiğini göstermektedir.
0 yorum:
Yorum Gönder