ÖZ
XVIII. yüzyıl Fransız aydınlanmacı düşünürlerinden Montesquieu, 1748’de yayınlanan “Kanunların Ruhu” adlı eserinde insanların davranış ve ilişkilerini düzenleyen yasalardan önce bunu hazırlayan bir düşünce oluşumunun gerekliliğinden söz eder. Türkiye’de ilk kez XIX. yüzyılda ortaya çıkan modern anlamda korumacılık anlayışı ve uğraşı ile bunun yasal çerçevesini oluşturan düzenlemelerin de oldukça uzun bir düşünsel birikim sonucunda biçimlendikleri görülür. Türkiye’de modern korumacılık düşüncesi ve bu alanda ilk girişimler Tanzimat Dönemi’nde XIX. yüzyıl ortalarında ortaya çıkacaktır. Sit kavramının 1973 yılında ilk kez yasal bir metinde yer almasının ardından koruma ve sit kavramlarının olumlu ya da olumsuz anlam ve çağrışımlarla artık her şekilde kamuoyu bilgisi dahilinde yer aldığı söylenebilir. Doğal ve kültürel mirasın korunması konusunda Türkiye ve dünyada da katedilmiş olan onca mesafe ardından bazı temel sorunların hala güncelliğini ve kritik önemlerini koruduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bu açıdan koruma alanında temel değerlere bir geri dönüşten de söz edilebilir. Bu temel soru ve sorunlardan herhalde en başta geleni korumanın varlık nedeniyle ilgili olanıdır. “Neden koruyoruz ?” Yeterince tartışılmış, irdelenmiş ve bir çok uygun cevap bulunarak çoktan geride bırakılmış, aşılmış ve gündemden düşmüş görünen bu soru aslında korumayla ilgili tavır, hareket ve kararlarımızın başlangıç noktasında adeta bir anıt gibi hala bütün görkemiyle yükselmektedir. Korumacılığın esasen bilginin korunması olduğu kadar bir tarih inşa çabası olduğu da unutulmamalıdır.
0 yorum:
Yorum Gönder