ÖZ
Osmanlı Devleti’nde eğitim denince akla gelen okullar, daha çok, Medreseler ve Sıbyan Mektepleri’ydi. Bir de devletin/Saray’ın kendi özel kurumu vardı ki, bu da Enderun’du. Fatih Sultan Mehmet ve Kanunî Sultan Süleyman dönemlerine gelindiğinde eğitimde, geleneksel anlayışı da içinde barındırmasının yanında, çağa uygun yeni bir modellemeye gidildi. Bu padişahlar zamanında açılan, Sahn-ı Seman, Tetimme ve Süleymaniye Medreseleri çağdaş yaklaşımın başlıca örnekleriydi. Osmanlı tarafında eğitim alanında bunlar olurken, Avrupa tarafı, “rationality” ağırlıklı bir eğitim anlayışıyla, tüm maddede işleyen dinamik fizik kanunlarını keşfe yönelmişti. Kıtanın bu yönelişi onu, belki kendisinin bile beklemediği derecede muazzam bir bilim-teknik atılımına ulaştırdı. Bu elbette ki “güçlü” konumuna geçmek demekti. 19. yüzyıl, Osmanlı İmparatorluğu açısından, içinde bulunduğu çağ ile yeniden yüzleşme ve böylece eksik yönlerine çözüm yolları arama yüzyılı oldu. Söz konusu yüzyıldaki reform çabaları, eğitimin fonksiyonunu, direkt olarak, yeniliklerin toplumsal ve bürokratik yaşama adaptasyonu ile bağlantılandırdı. Belki bahse konu işlev de önemliydi ama bu, makalede belirtilmiş olan aksaklıklarla birlikte, yenidünya perspektifinin uzağına düşmenin en temel nedeni oldu.
0 yorum:
Yorum Gönder