ÖZ
On yıllık ekonomik büyümenin lokomotifi rolündeki inşaat sektörünü kentsel dönüşüm süreçleri beslemiştir. Bu süreçte, Türkiye’nin son 25 yıllık gündeminde yer alan; yerelleşme, yönetişim ve katılım kavramları henüz başarılı bir ilerleme kaydedemeden tümüyle rafa kalkmıştır. Böylece özellikle son 5 yıl içinde kentsel politika ve planlama giderek ülkenin en önemli gündem maddelerinden biri olarak doğrudan merkezi hükümetin ilgi odağında yer almıştır. Doğal olarak, inşaat gündeminin odağına da ülkenin en büyük kentsel alanı olan İstanbul yerleştirilmiştir. Mekânsal gelişmeye yön veren proje ve planlar aynı zamanda kentlilerin temel haklarını kullanmalarına ve yaşam biçimlerine de yön verir. Böylesi plan ve projelerin karar alma süreçleri ise kentlilerin kendi yaşam alanlarıyla ilgili olarak kentlilik haklarını, bir başka deyişle katılım haklarını nasıl kullandıklarını yansıtır. Planlama kurumumuzdaki katılım sorunsalını eleştirel bir çerçevede düşünmek için İstanbul’daki deneyimler, özellikle Gezi deneyimi önemli fırsatlar sunmaktadır. Kentsel muhalefet hareketinden doğan sivil direniş deneyimi, mekanın giderek ne denli siyasallaştığını ortaya koymuştur. Kent planlaması, planlama kurumu içindeki denetim süreçlerinin dışına çıkarılarak iktidarın gündelik yaşama müdahalesinin bir aracı haline gelmiştir. Bu yaklaşım içinde terk edilen “planlamaya katılım” meselesi bu yazının konusunu oluşturmaktadır.
0 yorum:
Yorum Gönder