ÖZ
Son yirmi yıl içerisinde yapılan araştırmalar, Konstantinopolis’in (Konstantinos’un şehri) kurulmasından sonra gelişen geç Roma su tedarik sisteminin karmaşıklığını ve büyüklüğünü ortaya koymaktadır. Bu sistem, erken V. yüzyılda II. Theodosios döneminde, Belgrat Ormanlarında eskiden var olanlarla birlikte uzunluğu şimdilerde 494 km tahmin edilen bir kanallar ağıydı ve günümüzde “en uzun Roma su tedarik hattı” olarak anılmayı hak etmektedir.1 Pek çok Eski Çağ kentinin tersine, Konstantinopolis büyük bir nehir üzerine inşa edilmedi. Kenti üç tarafından çevreleyen denizler, mükemmel bir savunma konumu, ticaret ve ithalat için iyi ulaşım imkânları ve balıkçılık için uygun şartlar sağlıyordu. Ancak imparatorluğun diğer başkenti Roma’nın sahip olduğu su kaynakları çeşitliliğiyle karşılaştırıldığı zaman, yeni başkent taze içme suyu bakımından büyük bir yetersizlikle karşı karşıyaydı. MS II. yüzyılın başlarında İmparator Hadrianus (117-138), Konstantinos’un başkentinin selefi Byzantion kenti için büyük bir su kemeri inşasına mali destek sağlamıştı. Onun inşa ettirdiği bu kemer, Belgrat Ormanlarında bulunan kaynakların sularını Byzantion’a taşıyordu. Belgrat Ormanlarının içerisinde yer alan bu bölge, daha sonra Bizans ve Osmanlı dönemlerinde de kullanıldı ve geliştirildi. Başlangıçta mevcut su kanalları, yeni Büyük Saray dâhil kentin su ihtiyacını karşılıyordu, fakat kentsel alan, Konstantinos Forumu’nun (Çemberlitaş) batısındaki tepelere ve Konstantinos’un mozolesinin bulunduğu Havariyyun Kilisesi’ne (bugün Fatih Camii civarı) doğru genişledikçe, yüksek irtifalı yeni su kaynakları ihtiyacı ortaya çıktı. Eski Çağ dünyasında ve XIX. yüzyıla kadar uzun mesafelerden boru hatlarıyla su taşıma işlemi ancak yer çekimi gücüyle yapılabiliyordu. Onun için, suyun sevk edileceği noktadan daha yüksekte yer alan su kaynaklarını veya muhtemel nehirleri bulmak ve bunların gerekli su yükünü taşıyacak yeter yükseklikte olmasını sağlamak zorunluydu.
0 yorum:
Yorum Gönder