ÖZ
Bitkiler sesil doğaları gereği yaşam döngüleri boyunca büyüme ve gelişmelerini olumsuz yönde etkileyecek birçok stres faktörü ile karşılaşırlar. Biyotik ve abiyotik kökenli olabilen bu stres faktörleri bitkilerde fizyolojik ve biyokimyasal zararlar oluşturarak, ürün nicelik ve niteliğini olumsuz yönde etkileyebilir. Bitkiler bu olumsuz etkileri azaltmak veya engellemek amacıyla moleküler savunma mekanizmalarına sahiptirler. Bu cevap mekanizmaları makromoleküllerin ve iyonların homeostasisi, koruyucu moleküllerin sentezi, reaktif oksijen türlerinin (ROS) oluşumu ve detoksifikasyon olmak üzere üç grupta toplanabilir. Makromoleküllerin ve iyonların homeostazisi bitkilerin dehidrasyona karşı olan temel cevap mekanizmalarından birisidir. Ayrıca, homeostazi; su iletimi ve iyon dengesinin kontrolünde rol oynayan aquaporinlerin ve iyon taşıma sistemlerin aktivasyonu ve inaktivasyonunu kapsar. Bitkilerde strese karşı verilen cevaplardan bir diğeri düşük moleküler ağırlıklı, çözünen maddeler veya ozmolitler, ısı şoku (Heatshock) ve LEA proteinleri (geç embriyogenez bağımlı) gibi koruyucu moleküllerin sentezine dayanmaktadır. Bu moleküller hücre içerisinde ozmotik ayarlayıcı ve ozmoprotektan olarak görev alırlar. Stres koşulları altında ROS sentezi ve detoksifikasyonundan sorumlu enzimatik ve enzimatik olmayan antioksidanların oluşumu strese karşı verilen moleküler cevaplardan sonuncusudur. Günümüzde en popüler çalışma sahalarından biri haline gelmiş olan biyoteknolojide, bitkilerin stres koşullarına karşı adaptasyonu ve dirençliliğinin arttırılması öncelikle bitkilerde stres etkilerinin net anlaşılmasına bağlıdır. Bu açıdan stres molekülerine ilişkin kaynak ve çalışmaların arttırılması faydalı olacaktır.
0 yorum:
Yorum Gönder