ÖZ
Binlerce yıldır birçok uygarlığı içinde barındıran Anadolu’da birçok arkeolojik ve antropolojik kazılar yapılmıştır ve yapılmaya devam etmektedir. Kazılardan çıkartılan iskeletlerde yapılan incelemeler sonucunda bireylerin boy uzunluğu, cinsiyeti, geçirmiş olduğu hastalıklar, beslenme şekilleri belirlenmektedir. İskelet buluntularından DNA elde edilmesi ve moleküler antropolojinin ortaya çıkması ile birlikte antropoloji alanında yapılan çalışmaların alanı genişlemiş ve tarih öncesi dönemlerde yaşayan insanlar hakkında akla gelen sorular cevaplanmaya başlamıştır. Antropoloji alanında biyolojik profilin belirlenmesi, adli bilimlerde de iskelet üzerinde yapılan kimliklendirme önemlidir ve iskelet üzerinde cinsiyet tespiti yapılamadığı durumda DNA analizi oldukça önemli olmaktadır.
Bu çalışmada İzmir Teos Antik Kenti Kazısından (Helenestik-Roma), Aydın Nysa Kazısından (Bizans), Muğla Beybağ Kazısından (Geç Bizans), Giresun Adası Kazısından (Orta Bizans) ve Van Kalecik Köyü Urartu Nekropolü (Erken Demir Çağ) ile Eski Van Şehri Kalesi ve Höyüğü (Orta Çağ) Kazılarından çıkartılmış olan diş, femur ve timpanik kemiklerinden DNA elde edilerek cinsiyetin belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışmada kullanılan örnekler Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Anatropoloji Bölümü’ne getirilmiştir ve moleküler çalışmalar Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Adli Tıp Anabilim Dalı DNA Laboratuvarında yapılmıştır. Antik DNA çalışmalarında kontaminasyonun oluşması sonuçları etkilediği için, bu problemin oluşmaması için dekontaminasyon işlemleri örneklerin durumu göz önünde bulundurularak yapılmıştır. Farklı iklimsel özelliklere ve farklı çevresel şartlara maruz kalmış olan 16 adet kemik (femur, fibula, timpanik) ve 21 adet diş örneğine iki farklı DNA izolasyon yöntemi (fenol kloroform/ticari kit) uygulanmıştır. DNA elde edildikten sonra cinsiyetinin belirlenmesi amacıyla X-STR kiti kullanılarak PZR yapılmıştır. Çalışılan 10 adet femur kemiğinin 9’unda, 5 adet timpanik kemiğinin 4’ünde, 1 adet fibula kemiğinde ve 21 diş örneğinin 12’sinde amelogenin bölgesinde amplifikasyon oluşmuştur. Toplamda 37 örnekten DNA izolasyonu yapılmıştır ve bunlardan 27’sinden sonuç alınarak % 72,9 oranında bir başarı sağlanmıştır. İskeletler üzerinde yapılan morfolojik cinsiyet sonuçları ile moleküler sonuçlar karşılaştırılmıştır ve %56 oranında bir uyum olduğu görülmüştür. Bu çalışma ile morfolojik yöntemlerle cinsiyetin belirlenemediği durumlarda DNA analizlerinin oldukça önemli ve gerekli olduğu ortaya koyulmuştur.
0 yorum:
Yorum Gönder