ÖZ
Uluslararası İlişkiler disiplinine dair bilimsellik ölçütleri göz önüne alındığında, mevcut metodolojik ve epistemolojik tartışmaların genel olarak aynı zamanda sosyal bilimlerin sorunları olduğu görülmektedir. Bu sorunlar çeşitli paradigmalar ve teoriler ile farklılaşmakla beraber içinde barındırdıkları sosyal/siyasal faktörlerin etkisi de aşikardır; diğer bir deyişle ‘‘bilimsellik’’, ‘‘doğruluk’’ ölçütü gibi bir sorunsal söz konusu olduğunda bunun altında yatan sorunları, tartışmaları ve nihayet egemenlik ilişkilerini de deşifre etmek ve buna karşı bir alternatif oluşturmak büyük bir önem teşkil etmektedir. Bu bağlamda sosyal bilimlerdeki metodolojik ve epistemolojik sorunları ele almak öncelikle gereksinim arz etmektedir. Geçmişten günümüze değin çeşitli dönüşümler yaşayan bilimsellik süreci, Uluslararası İlişkiler teorisi bazında -genelleme yapıldığında- pozitivizm, post-pozitivizm çerçevesinde birbirinden farklı ve çok çeşitli yaklaşımlarla, farklı perspektiflerle değerlendirilmiştir. Dolayısıyla bu duruma dair yapılacak bir analiz için söz konusu yaklaşımları ve mevcut tartışmaları ve sorunları ele almak gerekmektedir.
Uluslararası ilişkiler teorilerinde çeşitli paradigmalar mevcut olsa da metodolojik açıdan bakıldığında ortak temeller olduğu görülmektedir; post-pozitivist yaklaşımlar öncelikle kendilerini pozitivizmin karşısında görmektedirler. Bu iki temel ayrımda her iki yönelimde de çeşitli sorunlar ortaya çıkmaktadır. Örneğin, bilimselci bir perspektif pozitivist-modern olmak zorunda olmadığı gibi, bilimsel bakış açısını yadsıyan yaklaşımlar da salt pozitivist metodoloji adına bilimsel dayanağı topyekün red hatasına düşmektedirler ve bu durum günümüzde gittikçe büyüyen bir sorun haline gelmiştir. Bundan dolayı, günümüzde yeni bir alternatif geliştirmek; bilimsel dayanağı olan post-modern bir paradigma veya ona yönelik bilimsel modeller oluşturmak zorunluluk arz etmektedir. Pozitivist metodoloji çağın gerisinde, bilimsel geçerliliği kalmayan ve içerisinde çeşitli egemenlik ilişkileri barındıran bir çerçeve sunmaktadır. Post-pozitivist kutupta ise bazı yaklaşımlar pozitivizmin çoğu öğesini yine tekrarlamış, bazıları ise Aydınlanma karşıtı tutumları neticesinde bilimsel dayanağı topyekün reddiyeye yönelmişlerdir. Bu çalışmada bu sorunlara kaos teorisi model alınarak post-modern perspektifte alternatif bir çalışma ve bakış açısı sunulmaktadır.
Bu çalışma boyunca sosyal boyutta kaos kavramı, bilimsel açıklaması dahilinde, öznelerin bir aradalığıyla oluşan olumsallık1 olgusu ile betimlenmektedir.
1.Bölümde pozitivizm ve post-pozitivizm ile birlikte mevcut paradokslar ele alınmaktadır. Genel olarak doğa ve sosyal bilimlere özgü de olan bu sorunsal, uluslararası ilişkiler teorisine post-modern perspektifte bilimsel bir model (kaos teorisi) sunularak giderilmeye çalışılmıştır. Uluslararası ilişkiler teorisine yeni bir bilimsel model sunmak, onun getireceği yeni kavramlarla birlikte teorinin de -Kuhncu perspektifte- devrimci bir dönüşümünü getirmektedir. 2. Bölüm ise söz konusu paradigmatik dönüşüme yönelik olarak Uluslararası İlişkiler teorilerinin güncel söylemleri ve bu söylemlerin temellendiği egemenlik ilişkileri ele alınacaktır. 3. Bölüm, uluslararası sistemi kaos teorisi perspektifinde, kaosun sosyal boyutunu tartışmaya açarak yorumlamaya yönelik olarak, uluslararası sistemin kaos ile ve kaosa karşı olan yapılanması ele alınacaktır. Uluslararası sistemik yapının hassas dengesi yani kaos niteliğinin betimlemesi konstrüktivist teori perspektifinde yorumlanırken aynı zamanda konstrüktivizmin bu konuda yetersizliği vurgulanmaktadır. 4. Bölümde, Uluslararası İlişkiler teorisinde post-modern yaklaşımlar çerçevesinde uluslararası sistemin zamansal/uzamsal işleyişi kaos teorisi (özellikle belirtilmelidir ki kaos teorisi de post-modern bir bilimdir) model alınarak yorumlanmaktadır. 5. Bölümde ise günümüzün küresel uzamı 4. bölümde temellenen bakış açısıyla eleştirel perspektifte değerlendirilmektedir.
0 yorum:
Yorum Gönder