ÖZ
Günümüzde Felsefe ve kent arasındaki ilişki, ilkçağ düşüncesinden bu yana felsefenin temel sorunsallarından biri olmuştur. Sokrates, Aristoteles ve Platon, polise uygun yaşayan vatandaşların, iyi yaşama sanatını elde edebildiklerini düşünürler. Modern çağın gelişen kentleri ve bu gelişmenin ortaya çıkardığı, çeşitlendirdiği ‘bir arada yaşama’ ilişkin problemler, günümüzde de felsefenin ilgi alanlarından birini oluşturur. Bu açıdan Sartre düşüncesi, kentsel yaşama odaklanır; insan gerçekliğinin zamansal ve mekansal ilişkiselliğini, sokakların özgürlük söylemine yönlendirir ve böylece felsefe ile kentin karşılıklı belirlenimini açığa çıkararak, etik farkındalık bilincini geliştirir. Sartre düşünsel gelişimi süresince, bilinçler çoğulluğunun bir arada etik yaşam olanaklarını sorgular ve insanları, kendi özgür seçimleri aracılığıyla, ötekine dair karşılıklılığa dayalı etik ilişkiler kurmaya, onların özgürlüklerini tanımaya ve bu özgürlüklere saygı duymaya davet eder. Bu açıdan Sartre’ın özgürlük etiği, en temelde insan gerçekliğinin kendini sorgulama, dünyaya ve ötekilere yönelerek kendini anlama, oluş sürecinde daima kendini yaratma etkinliğine dayanır. Bilinç, varoluşsal olarak ötekine bağlı olduğu için, kendini tanıma ve görme açısından, ötekinin dışsal bakışına yazgılıdır. Dolayısıyla insan varlığının dışsallığı, ötekinin bakışı aracılığıyla nesnelliğe dönüşür ve bu nesnellik, insanın öznellik iddiasının bütünleyici bir yönü olarak algılanmalıdır. Sartre, çeşitli şehirlerin içinde, bu şehirleri oluşturan kalabalıkları gözlemleyerek, mekanların sessiz ve görünmez çığlığına kulak verip, algılama, yabancılaşma ve ötekileştirme tutumlarını inceler; kalabalıklardaki yalnızlıkları eleştirip, insan gerçekliğini etik farkındalığa çağırır. Böylece sürekli yeni mekanların üretimi nedeniyle, mekanın tarihselliği, aslında insan ilişkilerinin tarihselliğini açımlar. Sartre da bu tarihsel içinde, mekanların sesini dillendirip, özgürlüğe dair etik ilişkilerin olanağını, mekanın dilsizliğinde açığa çıkarmaya çalışır. Sartre’ın ilişkilere yönelik betimlemelerine kulak vermek, ötekileştirmeye dair etik problemlere yeni ve farklı bakış açıları sağlayacaktır.
0 yorum:
Yorum Gönder