ÖZ
Toplumsal ve kültürel çevre, birçok yaşanmışlıkları içerisinde barındırırken, bir taraftan da geçmişin tanınmasına kaynaklık edecek oluşumları hazırlamakta ve dönemlerin anlaşılması için yeni değerler üretmektedir. Mitoloji, toplumların yaşanmışlıkları ile ilgili olarak vermiş oldukları bilgilerin yanında, insanın düşünce dağarcığının da genişlemesine katkı sağlayan bir özelliğe sahiptir. Aynı zamanda bir milletin geçmişini, tarihini ve başından geçen olayları gelecek nesillere yansıtan edebi örneklerdir. Bundan dolayıdır ki, insanın mitolojik yaklaşımlarla hesaplaşması, bilimsel ve teknolojik alanda ne derece büyük gelişmeler yaşanırsa yaşansın, hiçbir şekilde yok olmamaktadır. Ancak konu ile ilgili karakterlerde ve o karakterlerin şekillenmesinde küçük değişiklikler ortaya çıkmaktadır. Çok geniş bir coğrafi alanda sürmüş olduğu hakimiyetin bir neticesi olarak Türk mitoloji tarihi de, aynı değişiklikleri tarihsel bir süreç içerisinde çok zengin bir şekilde yaşamış, bu yaşanmışlıklarını da sanatına yansıtmıştır. Bir taraftan Türk kültürüne ait göçebe yaşamın bir gereği, diğer taraftan da Anadolu’da hakimiyet kurmuş olan medeniyetlere ait kültürel izlerin yansıması olarak; Hüma, Zümrüd-ü Anka, Hüdhüd, Kaknus, Şahmaran, Ejderha, Tepegöz, Gulyabani, Dabbetül’l-Arz, İblis, Zebani, Dev, Cin, Peri, Melek, Huri, Umay Ana, Hum babab, Vak-Vak Ağacı, Tuba Ağacı, Burak, Grifon, Denizkızı, Sfenks, Eciş Bücüş, gibi pek çok masal yaratığı, Türk sanatının farklı dönemlerinde birer imge olarak uygulanmıştır. Yapılan bu çalışmada, XVIII. yüzyıl öncesi dönemlerde yazılan ve içerisinde mitolojik unsurları barındıran, Türk resim sanatına ait minyatür yazma eserler üzerinde durulmuştur. Çalışmada literatür taramasına dayalı “kuramsal-analitik” yöntem kullanılmış olup, öncelikle konu ile ilgili eserler hakkında yazılı ve görsel kaynaklar toplanmıştır. Bu kaynaklardan yola çıkılarak yapılan araştırmalar sonucunda, Türk resim sanatında mitolojik unsurların gerek İslamiyetin kabulünden önce gerekse sonrasında, yaygın bir şekilde kullanıldığı ve her iki dönem arasında kültürel bir benzerlik ve devamlılık olduğu görülmektedir.
0 yorum:
Yorum Gönder