ÖZ
Sanat insanlığın var oluşu ile başla’ hipotezi sanatçılar arasında yaygın olan bir görüştür. Böylesine eski zamanlara mal edilen sanatın günümüze değin süregelen gelişimi, sanatın her dalında gerek amaçları ve gerekse araçlarında olmuştur. İlkel toplumlar mağara resimlerini yaparken amaçları yaşamsal ihtiyaçları karşılamak için mi, Yoksa doğaya karşı bir üstünlük kurmak için törensel bir ihtiyaç mıydı? sorularının tam olarak kesin bir cevabı bilinmemektedir. Bir dönem dinsel anlatılara daha sonrada aristokrasiye hizmet etmiş olan sanat, zaman ilerledikçe kendine has kimliğini edinmeye başlayarak bilimle yan yana yürümüştür. Bu zaman içerisinde sanatın amacının değiştiği gibi sanatsal malzemeler, teknikler, bilimle olan ilişkisi ve uygulamaları da değişmiştir. Bilimsel perspektifte bu gelişmelerden biridir. Nesnelerin görünümünü 3 boyutlu olarak düz bir yüzeyde, yani 2 boyuta indirgeyerek, göstermeye yarayan bir iz düşüm olan perspektifin ortaya çıkışı, bir bilim dalı olan geometrinin perspektif kurallarının sanatsal alanda bir prensip olarak uygulanmasıyla başlar. Bu döneme kadar yapılan eserler yalnızca bir düzlem üzerine yapılan iki boyutlu olup henüz üçüncü boyuttan habersiz olan, arada üçüncü boyut yapılmış olsa da bilimsel bir dayanağı olmayan resimlerden ibaretti. Perspektif zamansal gelişimi uzun bir süreç geçirdikten sonra dünya resim sanatındaki en olgun haline Rönesans ile ulaşmıştır. Düzlem üzerindeki iki boyutlu resimler, tablodaki derinlik serüvenine ilk olarak nesnelerin boyutları ile girmiş daha sonra renksel derinlikle bir üst safhaya geçmiştir. Çizgisel perspektif, bilimsel olarak olmasa da sanatçının bireysel becerisiyle nesneler üzerinde rakursi ile kendini göstermiş daha sonra özellikle Rönesans döneminde bilimsel perspektifle beraber tabloda ki derinlik artmaya başlamıştır. Bu çalışmada figürün resim sanatında tablo içerisindeki seyri ele alınmıştır. Figürler iki boyutlu düzlemdeki yeri mağara resimlerinde neredeydi Rönesans sanatında nerede olduğudur.
0 yorum:
Yorum Gönder