ÖZ
İnsanlık tarihi boyunca bazı insan grupları sırf bazı aidiyetlerinden dolayı dışlama ve ayırımcı muamelelere maruz kalarak büyük acılar çekmişlerdir. Özellikle de aydınlanma süreci ve coğrafi keşiflerle birlikte yeni kıtalar ve yerleşim birimleri keşfedilirken, Avrupalılar buraları sömürgeleştirmek ve sömürüyü meşrulaştırmak için ırkçı teoriler geliştirdiler. 18. Yüzyıldan itibaren bu konularda çalışmalar yürüten araştırmacılar dünyada değişik insan ırkları olduğunu ve bu ırkların bazılarının bazılarına üstün olduğunu ileri sürdüler. Amerika, Afrika ve Asya’da sömürgeler kuran Avrupalı devletler Afrika’dan siyahilerin kendilerinden aşağı olduğunu iddia ederek onları hayvan gibi alıp sattılar. Bu iddialara inanan Almanlar Yahudi soykırımını gerçekleştirdiler. Nazi Rejiminin İkinci Dünya Savaşı’nda yenilmesinin ardından yapılan birçok araştırma ırk diye bir ayırımın doğru olmadığını saptadı. Buna rağmen son çeyrek yüzyılda Avrupa Kıtası’nda ırkçı ve milliyetçi hareketler yeniden yükselmeye başladı. Bazı yazarlar ırkçılıkla milliyetçiliğin yakından ilişkili olduğunu savunurken bazıları tamamen farklı olduklarını savunmaktalar. En azından ırkçılığın milliyetçilikle ilintili alanlarda gelişip serpildiği konusunda yaygın bir görüş bulunmaktadır. Bazı yazarlar da milliyetçiliğin eninde sonunda ırkçılığın yolunu açtığını belirtmektedir. Nitekim bazı ülkelerde sık sık ulusal güvenlikle ilgili sorunların gündeme getirilmesi sonucunda ırkçı görüşlerin yükseldiği görülmektedir. Bu çalışma ırkçılık ile milliyetçilik arasındaki ilişkiyi analiz etmeyi amaçlamaktadır.
0 yorum:
Yorum Gönder