ÖZ
Serviks kanseri, kadınlarda sık görülen ve tarama yöntemleriyle erken tanı konulabilen bir kanser türü olup neredeyse tama yakın kısmında etken insan papillomavirüs (HPV)’dür. Bu nedenle, HPV DNA varlığının gösterilmesi erken tanı ve tedavi planlanması açısından önemlidir. Tarama testlerinin düzenli aralıklarla yapılması, özellikle serviks kanseri riskine sahip olan hastaların daha erken tespitini mümkün kılmaktadır. Bu düşünce ile Ağustos 2014 tarihinden bu yana Kanser Erken Teşhis Tarama ve Eğitim Merkezi (KETEM) birimlerinde yeni bir tarama programı yürütülmektedir. Bu çalışmada, toplum tabanlı serviks kanseri tarama programı kapsamında Erzurum ilinin HPV prevalansı ile sık görülen HPV tiplerini belirlemek amaçlanmıştır. Çalışmaya dahil edilen 30-65 yaş arası kadın hastalardan pap-smear ve HPV DNA örnekleri eş zamanlı olarak alınmıştır. Çalışma, pap-smear örneklerinde konvansiyonel yöntem kullanılarak gerçekleştirilmiştir. HPV negatif olan hastaların pap-smear örnekleri patolojik değerlendirmeye alınmazken, HPV pozitif pap-smear örneklerinin patolojik sonuçları ulusal merkez laboratuvarı tarafından KETEM’e gönderilmiştir. Çalışma kapsamında toplam 52.000 kadın taranmıştır. Kadınların %2.4’ünde HPV DNA pozitif bulunmuştur. HPV DNA örnekleri, mikroplak kemiluminesans yöntemi kullanılarak sinyal amplifikasyonuyla nükleik asit hibridizasyonu gerçekleştiren bir teknoloji olan Hybrid capture 2 (Qiagen, Almanya) yöntemiyle test edilmiştir. HPV DNA pozitifliği 65 olguyla 40 yaş grubunda en yüksek (%5.1), iki olguyla da 65 yaş grubunda en düşük (%0.1) oranda saptanmıştır. Pozitif tespit edilen olgulardan %60.1’inin 30- 45 yaş grubunda, %35.2’sinin 45-60 yaş grubunda, %4.6’sının 60 yaş üzeri grupta olduğu belirlenmiştir. HPV tip dağılımında, %12.2 ile HPV tip 16 en yüksek orandayken HPV tip 31 %7.4, HPV tip 51 %6.7, HPV tip 52 %4.4 ve HPV tip 68 %4.3 oranında tespit edilmiştir. Serviks kanseri açısından yüksek riskli olan HPV tip 18 ise %3.0 oranında belirlenmiştir. HPV pozitif olguların %49.2’sinde tek tip, %50.8’inde ise birden çok tip tespit edilmiştir. En sık saptanan sitolojik anomali 115 (%9.2) olgu ile “low grade squamous intraepithelial lesion (LGSIL)” ve 93 (%7.4) olgu ile “atypical squamous cells of unknown significance (ASC-US)” olarak bildirilmiştir. Anormal sitoloji tespit edilen olgular kolposkopiye yönlendirilmiştir. Sonuç olarak, serviks kanserinin erken teşhisi ve aşılama bakımından tip tayini için bölgesel toplum taramasının çok önemli olduğu, prevalans çalışmalarının artırılması ve desteklenmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
0 yorum:
Yorum Gönder