ÖZ
Bu çalışma İslam siyaset geleneğinde din ve devlet arasındaki ilişkiyi ele almayı amaçlar. Böyle bir çalışma için ise Me’mun döneminin ideal bir inceleme alanı olduğu düşünülmüştür.
İslam tarih geleneğinde tarihsel ve kültürel sebeplerle din ile siyaset arasında belirgin sınırların olmaması, bu iki kurumsal yapı arasındaki ilişkinin yanlış tespit edilmesine yol açmıştır. Bunun sonucu olarak da belirli sorun alanlarını ortaya çıkarmıştır. Bu sorunlu algı, politikanın sorun çözme imkânını da sınırlandıran bir sebep olmuştur. Sözü edilen bu sorunlu algı sebebiyle; bir taraftan politikacılar dini politik bir araç olarak algılamak eğiliminde olmuşlarken, diğer yandan; devlet farklı dînî akımların fetih alanı haline gelmiştir.
Çalışmamızda teolojik bir konu olarak Kur’ân’ın yaratılmışlığı ayrı bir bölümde tartışılmış olmasına rağmen bizim asıl ilgilendiğimiz konu, din ve devlet arasındaki ilişkinin mihnenin ortaya çıkması üzerindeki etkisidir. Mihnenin teolojik konusu olan Kur’ân’ın yaratılmışlığı doktrini, bizim çalışmamızda ikincil bir öneme sahip olduğu için bu konuda ekstra bir söylem geliştirme amacı gütmedik.
Klasik İslam teolojisi; Kur’ân’ı ve hadisleri inanç konularında kabul edilebilir tek otorite olarak gören Ehl i-Hadis ve rasyonel dînî algıyı temsil eden gruplar olmak üzere iki kutuplu bir yapı arz etmektedir. Halife Me’mun’un mihnesinin bu gruplardan ilkine karşı olduğu varsayılmıştır.
Miladi takvime göre 833'te halife el-Me'mun, Kur’ân'ın yaratılması doktrinini öncelikle yargı mensuplarına dayatmaya çalıştı ve bir sorgulama (mihne) başlattı. Ancak toplumda derin kökleri ve güçlü bağları olan Ehl-i hadis’in sorgusu, toplumda şiddetli bir muhalefet gördü. Sonuç olarak ise doktrin başarısız oldu.
Teolojik bir tartışma alanı olan ‘Kur’ân’ın yaratılmışlığı’ öğretisi sebebiyle halife Me’mun, siyasi lider olarak teolojik bir konuya müdahale etmiş ve kadıları bu doktrin üzerinden sorguya çekmiştir. İslam siyaset geleneğinin varsayımına göre, bu müdahale halifenin yetkisi hatta görevidir. Bu sebepten mihnenin ortaya çıkması sıra dışı bir durum olarak görülemez. Fakat tüm bunlardan sonra bile cevap bulamayan soru; halifenin mihnedeki pozisyonunun neye karşılık gelmekte olduğudur? O bir hukukçu mu dur? Dinin en üst organı mı, yoksa siyasi bir lider olarak mı sosyal alana müdahil olmuştur? Zira halifelik her üç yetkiyi de elinde bulunduran kurumsal bir yapıdır.
Diğer yandan; İslam tarihinin trajik bir evresi olan halife Me’mun dönemi, son dönemlerde yoğunlaşan akademik ilgiye sahne olmuştur. Bu ilgi muhtemelen mihnenin ardındaki gerekçeleri anlama çabasının ürünüdür.
Çalışmamız üç bölüm bir giriş ve bir sonuç bölümünden oluşmaktadır. Birinci bölümde İslam’ın politik bir iddiası olup olmadığı tartışılmış ve İslam politik iddiasının anahtar kavramlarından hilafet kurumunun tarihsel serüveni ele alınmıştır. Bu kurumun dînî mi yoksa kültürel bir yapı mı olduğu sorununa da bu bölümde dikkat çekilmiştir.
İkinci bölümde; mihneye konu olan ‘Kur’ân’ın yaratılmışlığı’ tartışmasının kaynakları, konunun tartışılma biçimi ve dînî ekollerin bu tartışmadaki farklı yaklaşımlarının sebepleri üzerinde yoğunlaşılmıştır.
Üçüncü bölümde halife Me’mun’un mihne mektupları tercüme edilerek analiz edilmiş ve halifenin mihneden beklentisinin ne olduğu ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Çünkü akademik dünyanın mihnenin sebepleri konusunda kafa karışıklığı yaşadığı çok açık olarak görülmektedir. Bizim çalışmamız bu kafa karışıklığını kısmen de olsa gidermeyi amaçlamaktadır.
0 yorum:
Yorum Gönder