ÖZ
Biyolojik savaş ajanlarının tarihte ilk kullanımı 14. yüzyıl kadar eskilere dayanmaktadır. İlk olarak Tatarların Kaffa şehrini işgali sırasında şehir sularına ölü vebalı kişilerin atılması ile suların kontamine edilmesi, takiben birçok insanın veba nedeniyle hayatını kaybetmesi tarihte ilk kez biyolojik savaş ajanlarının kullanımı olarak bilinmektedir. Takiben, Amerika kıtasının işgali sırasında yerli halka karşı çiçek virüsünün biyolojik silah olarak kullanıldığı bilinmektedir. II. Dünya Savaşı’nda ise bazı cephelerde ve esirler üzerinde biyolojik silahların kullanıldığı bilinmektedir. Günümüzde biyolojik silahlar, birçok ülkenin elinde bulunmaktadır. Çiçek virüsü gibi dünyadan eradike edilmiş bir virüs bile, sınırlı sayıdaki medikal merkezde halen saklanmaktadır. Canlı mikroorganizmalar ve/veya sporları biyolojik silah olarak kullanılabileceği gibi, bu organizmaların ürettiği toksinlerin de biyolojik savaş ajanı olarak kullanılma olasılığı bulunmaktadır. Bu derleme kapsamında, biyolojik silah kullanımının tarihçesinden; biyolojik silah olarak kullanılabilmesi olası mikroorganizmalardan (şarbon, veba, kolera ve tularemi bakterileri; çiçek, maymun çiçeği, viral ensefalit ve viral hemorajik ateş virüsleri) ve toksinlerden (risin, botulinum toksinleri ve trikotesenler) söz edilecektir. Mikroorganizmalar ve toksinler hakkında kısa bilgi aktarıldıktan sonra, patofizyolojileri, olası maruziyet sonrası oluşabilecek klinik tabloları, laboratuvar belirleme yöntemleri, tanı, tedavi, önleme yöntemleri ve dekontaminasyon yöntemleri aktarılacaktır.
0 yorum:
Yorum Gönder