ÖZ
2008’de ABD’de ortaya çıkan küresel finans krizi, kapitalizm eksenli tartışmaları yeniden alevlendirmişti. Büyük sermayeli bankaların sarsıntı geçirdiği ve devletlerin bu büyük sermayeli kuruluşları bütçeleriyle kurtarma çabaları serbest piyasa ekonomisi yani kapitalizmi bir kere daha tartışmalı hale getirmişti. O dönem yaşanan bu tartışmalar entellektüel boyutlarda da ele alınıyor, Karl Marx’ın meşhur eseri Kapital (Das Capital) satış rekorları kırıyordu. Kapitalizm eleştirisi özellikle Marksist literatür bağlamında yapılırken ana akım iktisada bir başka alternatif daha bulunmaktadır: İslam ekonomisi.
İslâm ekonomisi kavramı, ilk kez Seyyid Ebu’l-A’la Mevdudi (1903-1979) tarafından gündeme getirilmiştir. 1960’larda ortaya atılan modern bir kavram olmakla birlikte aslında ana akım iktisada bir tepki olarak doğmuştur. Bu yeni yaklaşım özellikle Hint kökenli İngilizce konuşan Müslümanlar tarafından gündeme getirilmiştir. Günümüzde Batı’nın bilimsel ve teknik gelişmelerdeki üstünlüğü iktisada bağlanmıştır. Bu durumu dikkate alan Hintli Müslüman iktisatçıları, bağımsız bir disiplin olarak İslâm iktisadından bahsediyor olmanın ön şartı olarak Batı kaynaklı iktisat disiplinin temel ilke ve yöntemlerinden yararlanılması gerektiğini ileri sürmüşlerdir. İslam ekonomisinin ana kaynaklarını İslam’ın ana kaynakları olan Kur’an ve Sünnet oluşturmaktadır. Buna icmâ ve kıyas da dahil edilebilir. İslâm ekonomisinin yararlandığı disiplinleri sıralayacak olursak, İslâm tarihi boyunca geliştirilen kurumları, iktisadi ilişkileri ele alması ve günümüze ne şekilde adapte edilebileceğini açısından tarih disiplininden, iktisadi mefhumları ve olayları izah edebilmek için araç olarak istatistik disiplininden faydalanmaktadır. İslam ekonomisi kavramı aslında İslami finansı ya da bankaları da içine alan geniş bir kavramdır. Bu disiplin ile İslâm’ın ana hedefleri olarak nitelendirilen makasıd-ı şeriat çerçevesinde gelir dağılımının daha adil olması, toplumsal eşitlik vb. unsurların sağlanmasını amaçlamaktadır. Şüphesiz böyle bir iktisat teorisinin pratiğe dökülmesi ise siyasal girişim, toplumsal mutabakat vs. gibi zorlu adımları içermektedir. Buna mukabil bir Müslüman, ideal olarak bu ilkeler ışığında bir teori geliştirmek isteyecek ancak günümüzdeki küresel sistem (kapitalizm) ya da Dünya Sistemi bu girişimlerin hayata geçirilmesinde birer engel olacaktır. İslami finans işte bu ideal arayışında olan Müslümanlar için kapitalist bir ekonomide en azından İslâm’da yasaklanan faizden kaçınmak için geçmişin tecrübelerinden de yararlanarak bir nefes alma girişimi olmuştur.
Bu makalede öncelikli olarak İslâmi finans kurumlarının dünyada ilk olarak hangi tarihlerde ve hangi şartlarda ortaya çıktığını ele alıp inceleyeceğiz. Günümüzde dünyadaki İslami bankacılığın büyüklüklerini, genel bankacılık sistemi (konvansiyonel bankalar) ile mukayese ederek ortaya koyacağız. İslami bankacılığın global genel durumu analiz edildikten sonra ise Türkiye’deki İslami bankacılığın tarihçesini ve dünyadaki sektörel ve ülke içinde bankacılık sistemi içerisindeki paylarını rakamlar eşliğinde analiz edeceğiz.
0 yorum:
Yorum Gönder